Dinimizde bir şey haram ise, hikmetini, fayda veya zararını bilmesek de onun haram olduğuna inanmak gerekir. Dinimizin bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, yahut tecrübe ile anlaşıldığı için inanmak iman olmaz. Çünkü bu, aklı, tecrübeyi tasdik etmek demektir. Haramlarda muhakkak vücuda zarar veren bir şey aranmamalıdır!
Bugün tıp, her ne kadar hastalık bulaştıran etin domuz eti olduğunu tespit etmişse de, domuz etinde bulunan büyüme hormonunun kansere sebebiyet verdiği açığa çıkmışsa da, domuz eti ile trişinoz hastalığı geçiyorsa da, domuz şeridi, mide ve barsak yolu ile kana geçerek, göz, beyin gibi önemli organlarda ağır hastalıklara sebebiyet veriyorsa da, domuz eti yiyenlerde, kıskançlık hislerinin dumura uğradığı, namusunu kıskanmadığı ve daha başka zararları tespit edilmişse de, yine de Mutlaka şu sebepten dolayı domuz haram edilmiştir denilemez. Fakat hiç zararı tespit edilmese de, dinimiz yasak ettiği için, domuz etini yemek haramdır. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdır. Demek ki, maksat, dinin emrine uymaktır.
Bir yudum şarabın, bir bardak biranın vücuda zararı olmayabilir. Bir damla idrarın da zararı olmayabilir. Ama dinimiz bunların damlasını yasak etmiştir.
Gusül ve abdest mutlaka maddi kirlerin temizlenmesi için değildir. Öyle olsaydı, su olmayınca toprakla yıkanmak, yani teyemmüm emredilmezdi. Halbuki toprağa bulaştırmak temizlemediği gibi, üstelik elimizi de kirletir. Demek ki gusül ve abdest, maddi temizlikten çok, manevi temizlik içindir. Hatta manevi temizlik için de değil, sırf emre uymak içindir.
Evet guslün ve abdestin maddi temizliğe de faydası olur. Ama asıl gaye maddi temizlik değildir. Modern jimnastik yapılsa namaz kılınmış sayılmaz. İyi olur diye üç rekatlık bir namazı dört kılsak namaz sahih olmaz. Demek ki, maksat, daha iyi hareket yapmak, daha çok namaz kılmak değil, dinin emrine uymaktır.
Kadınların kapanmasında, erkeklerin tahrik olma şartı yok. Hiç kimse olmasa da, dinimiz, namaz kılarken kapan diyor. Hiç kimse olmasa da evde, açık dolaşma diyor. Bunların erkekleri tahrikle bir ilgisi yok. Tahrik için olsaydı, cariye denilen kadınların başları, kolları, bacaklarının açık gezmesine, o kıyafetle namaz kılmasına dinimiz izin vermezdi. Gaye tahrik olsaydı, bir erkek, ana, bacı, kardeş çocuğu, süt kardeş, hala ve teyzenin saç, kol ve bacakları açık yanlarında oturamazdı. Oturmasına izin verildiğine göre, demek kapanma emrinin mutlaka tahrik ile ilgisi yoktur. Tahrik, belki birçok sebepten birisi olabilir.
Demek ki gaye, tahrikle hiç ilgili değildir. Esas gaye, söz dinlemektir. Saçı açmanın insanlara bir zararı yok, saçı kapatmanın mantığı, söz dinlemektir.
Bir erkek, kız kardeşi ile evlense çocukları mutlaka sakat olur diye bir şey yok. Yabancı ile evlilikte de aynı hastalıklar olabiliyor. Hazret-i Âdem zamanda kız kardeşle evlenmek Allahü teâlânın emri idi. Eğer mutlaka çocuklar sakat olsaydı, o zaman Allahü teâlâ bunu emretmezdi. Eğer maksat, çocukların sakatlığı olsa idi, 20 yaşındaki bir gencin, artık doğurmaları mümkün değil diyerek, menopoz dönemine giren halası ile, teyzesi ile evlenmesinde sakınca görülmez, süt kardeşle evlenmesi yasaklanmazdı.
Bununla beraber, dinimizin emrinde mutlaka faydalar, yasaklanmasında da zararlar vardır. Bir emirde hiç fayda, bir yasakta hiçbir zarar görülmese de, bunlara riayet etmek gerekir.
Hüküm koyma yetkisi
Bugün tıp, her ne kadar hastalık bulaştıran etin domuz eti olduğunu tespit etmişse de, domuz etinde bulunan büyüme hormonunun kansere sebebiyet verdiği açığa çıkmışsa da, domuz eti ile trişinoz hastalığı geçiyorsa da, domuz şeridi, mide ve barsak yolu ile kana geçerek, göz, beyin gibi önemli organlarda ağır hastalıklara sebebiyet veriyorsa da, domuz eti yiyenlerde, kıskançlık hislerinin dumura uğradığı, namusunu kıskanmadığı ve daha başka zararları tespit edilmişse de, yine de Mutlaka şu sebepten dolayı domuz haram edilmiştir denilemez. Fakat hiç zararı tespit edilmese de, dinimiz yasak ettiği için, domuz etini yemek haramdır. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdır. Demek ki, maksat, dinin emrine uymaktır.
Bir yudum şarabın, bir bardak biranın vücuda zararı olmayabilir. Bir damla idrarın da zararı olmayabilir. Ama dinimiz bunların damlasını yasak etmiştir.
Gusül ve abdest mutlaka maddi kirlerin temizlenmesi için değildir. Öyle olsaydı, su olmayınca toprakla yıkanmak, yani teyemmüm emredilmezdi. Halbuki toprağa bulaştırmak temizlemediği gibi, üstelik elimizi de kirletir. Demek ki gusül ve abdest, maddi temizlikten çok, manevi temizlik içindir. Hatta manevi temizlik için de değil, sırf emre uymak içindir.
Evet guslün ve abdestin maddi temizliğe de faydası olur. Ama asıl gaye maddi temizlik değildir. Modern jimnastik yapılsa namaz kılınmış sayılmaz. İyi olur diye üç rekatlık bir namazı dört kılsak namaz sahih olmaz. Demek ki, maksat, daha iyi hareket yapmak, daha çok namaz kılmak değil, dinin emrine uymaktır.
Kadınların kapanmasında, erkeklerin tahrik olma şartı yok. Hiç kimse olmasa da, dinimiz, namaz kılarken kapan diyor. Hiç kimse olmasa da evde, açık dolaşma diyor. Bunların erkekleri tahrikle bir ilgisi yok. Tahrik için olsaydı, cariye denilen kadınların başları, kolları, bacaklarının açık gezmesine, o kıyafetle namaz kılmasına dinimiz izin vermezdi. Gaye tahrik olsaydı, bir erkek, ana, bacı, kardeş çocuğu, süt kardeş, hala ve teyzenin saç, kol ve bacakları açık yanlarında oturamazdı. Oturmasına izin verildiğine göre, demek kapanma emrinin mutlaka tahrik ile ilgisi yoktur. Tahrik, belki birçok sebepten birisi olabilir.
Demek ki gaye, tahrikle hiç ilgili değildir. Esas gaye, söz dinlemektir. Saçı açmanın insanlara bir zararı yok, saçı kapatmanın mantığı, söz dinlemektir.
Bir erkek, kız kardeşi ile evlense çocukları mutlaka sakat olur diye bir şey yok. Yabancı ile evlilikte de aynı hastalıklar olabiliyor. Hazret-i Âdem zamanda kız kardeşle evlenmek Allahü teâlânın emri idi. Eğer mutlaka çocuklar sakat olsaydı, o zaman Allahü teâlâ bunu emretmezdi. Eğer maksat, çocukların sakatlığı olsa idi, 20 yaşındaki bir gencin, artık doğurmaları mümkün değil diyerek, menopoz dönemine giren halası ile, teyzesi ile evlenmesinde sakınca görülmez, süt kardeşle evlenmesi yasaklanmazdı.
Bununla beraber, dinimizin emrinde mutlaka faydalar, yasaklanmasında da zararlar vardır. Bir emirde hiç fayda, bir yasakta hiçbir zarar görülmese de, bunlara riayet etmek gerekir.
Hüküm koyma yetkisi