Allahü teâlâ, Kur’anı koruyacağına söz verdi. Diğer kitaplar için böyle bir sözü yoktur.
Peygamber efendimizi düşmanları öldüremedi; fakat Hazret-i Zekeriya ile Hazret-i Yahya’yı ve daha başka peygamberleri düşmanları öldürdü. Yahudiler bin kadar peygamberi şehit etti. Bunlar da Allah’ın peygamberi idi. Niye bunları muhafaza etmedi denemez. O işlerinde layüs’eldir. Yani kimseye hesap vermez, sorguya çekilemez. (Kur’anı korudu da, diğerlerini niye korumadı, farklı yüzlerce İncil niye çıktı? Ahir zaman peygamberini korudu da, diğer bazı peygamberleri öldürülmekten niye korumadı?) gibi sözler söylemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Kur’an-ı kerimin muhafaza edilmesinin diğer kitaplar gibi bozulmamasının sebeplerinden biri de, Resulullah efendimiz son peygamber, İslamiyet de, son din olduğu içindir. Korumazsa ortada hak din kalmayacaktır. İslamiyet’in hükümleri kıyamete kadar geçerlidir.
Diğer dinler, belli bir bölgeye, belli bir kavme gönderilmiş iken İslamiyet bütün dünyaya gönderildi. Diğer dinleri yürürlükten kaldırdı. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde hak din yalnız İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Hâşâ, hiç kimse, niçin İslamiyet’ten başka dini kabul etmiyorsun diye Allahü teâlâya bir şey soramaz. Kıyamete kadar başka din göndermeyecektir. Böyle cihanşümul bir dinin kitabı elbette değişmez. İşte bunun gibi sebeplerle Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimi muhafaza etti.
Semavi dinlerin hükmü
Sual: Hazret-i Âdem’den beri peygamberlere gelen semavi dinlerin hükümleri aynı mıydı?
CEVAP
Allahü teâlânın var ve bir olduğunu bildiren ilahi dinlerin hepsi, insanlar tarafından bozulmadan önce, inanılacak şeyler bakımından birbirinin aynıydı. İman yönünden aralarında fark yoktu. Amentünün esası her dinde aynıydı. Her dinde Allah’ın var ve bir olduğu, cennet, cehennem ve ahiret hayatı bildiriliyordu. Bunlarda değişiklik olmaz; fakat amele ait hükümlerde her peygamberin dini farklıydı. Mesela, namaz vakitleri ve rekât sayıları farklıydı. Oruç farklıydı. Haram ve helaller farklıydı. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitabı [Kur’anı] gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma! [Ey ümmetler,] her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı [tek din gönderirdi]; fakat size verdiği [şeriat, din], sizi denemek içindir. Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın! Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirecek, haber verecektir) [Maide 48]
Âyet-i kerimede bildirildiği gibi, insanların tek ümmet yapılmadığına, yani tek din gönderilmediğine dair birkaç örnek verelim:
1- Musa aleyhisselamın dininde yenilen hayvanların iç yağları haramdı. Hâlbuki İslamiyet’te haram değildir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Yahudilere tırnaklı hayvanlarla, sığırı ve koyunun iç yağını haram kıldık.) [Enam 146]
2- Hazret-i Âdem’in çocukları, biri oğlan biri kızı olmak üzere hep ikiz olurdu. İkizler evlenemezdi. Ötekilerle evlenebiliyordu. Daha sonra, kız kardeşle evlenmek yasak edildi. Âdem aleyhisselamın iki oğlundan biri olan Kabil, kendi ikiziyle evlenmek istedi. Kabil’in kurbanı kabul edilmeyince kardeşini öldürdü. Kur’an-ı kerimde bu husus mealen şöyle bildiriliyor:
(Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de, birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. [Kurbanı kabul edilmeyen kardeş Kabil, kıskançlık yüzünden], “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de [Habil], “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder. Beni öldürmek üzere elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam, çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur” dedi.) [Maide 27-29]
3- Diğer ümmetler, kalblerinden geçen düşüncelerden de sorumluydu. Bir günahı yapmaya karar verene, o günahı işlemese de, günah yazılırdı. İslamiyet’te, iyi bir işe niyet edildiği halde yapılamazsa sevab verilirse de, yapılmayan kötü işler için günah yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Kalbe gelen kötü şey, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affedilir) buyuruldu. (Berika)
4- Daha önceki dinlerde insan resmi ve heykeli yapmak günah değildi. Bunun için, İdris aleyhisselam semaya çıkarıldıktan sonra, sevenleri onun resimlerini, heykellerini yapıp, yükseklere koydular. Karşılarında eğildiler, secde ettiler. İslamiyet resim ve heykel yapmayı yasak etti.
5- Diğer semavi dinlerde çok güç şeyler de emredildiği halde, İslamiyet’te emredilmemiştir.
Mesela İsrailoğullarına verilen hükümde, pislik değen uzuv yıkamakla temizlenmez, orayı kesmek gerekirdi. (Beydavi)
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme ve bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma!) [Bekara 286]
Bu âyet de gösteriyor ki, önceki ümmetlere çok ağır yükler yüklenmişti, Peygamber efendimizin hürmetine bu ümmete kaldıramayacağı yükler verilmemiştir, dileseydi öteki ümmetlere yüklediği gibi bize de yüklerdi. Bu, Resulullahın ümmetine Allahü teâlânın bir ihsanıdır.
Haram eden de, izin veren de Odur
Sual: Hazret-i Havva validemiz, her doğumunda bir kız ve bir erkek, ikinci doğumunda da bir kız ve bir erkek dünyaya getiriyordu. Bunlar birbirleriyle nasıl evleniyorlardı?
CEVAP
O zaman, beraber doğanla yani ikiz kardeşiyle değil, ötekiyle evlenmeye izin verilmişti.
Bir şeyi haram eden de, izin veren de Allah'tır. Mesela eski milletlere içkiyi helal etti, bizim ümmetimize haram etti. İç yağını Musa aleyhisselamın kavmine haram etti. Bize ise helal etti. Allahü teâlâya niye böyle yapıyorsun demeye kimin hakkı ve yetkisi vardır? Yaratılan bir mahlûk, kendisini yoktan var eden, her an varlıkta durduran, bütün nimetleri kendisine veren yüce Rabbine ne diyebilir? Mülkün sahibi Allahü teâlâdır. Mülkünde kullanılmasına müsaade ettiklerine helal, müsaade etmediklerine haram denir. Kendi mülkünü kullanmaktadır.
Müslüman, dinine düşman olanlardan uzak durmalıdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah, insanı bir damla nutfeden yarattı. Buna rağmen Rabbine karşı apaçık düşman kesilenler vardır.) [Nahl 4]
Zulüm değildir
Peygamber efendimizi düşmanları öldüremedi; fakat Hazret-i Zekeriya ile Hazret-i Yahya’yı ve daha başka peygamberleri düşmanları öldürdü. Yahudiler bin kadar peygamberi şehit etti. Bunlar da Allah’ın peygamberi idi. Niye bunları muhafaza etmedi denemez. O işlerinde layüs’eldir. Yani kimseye hesap vermez, sorguya çekilemez. (Kur’anı korudu da, diğerlerini niye korumadı, farklı yüzlerce İncil niye çıktı? Ahir zaman peygamberini korudu da, diğer bazı peygamberleri öldürülmekten niye korumadı?) gibi sözler söylemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Kur’an-ı kerimin muhafaza edilmesinin diğer kitaplar gibi bozulmamasının sebeplerinden biri de, Resulullah efendimiz son peygamber, İslamiyet de, son din olduğu içindir. Korumazsa ortada hak din kalmayacaktır. İslamiyet’in hükümleri kıyamete kadar geçerlidir.
Diğer dinler, belli bir bölgeye, belli bir kavme gönderilmiş iken İslamiyet bütün dünyaya gönderildi. Diğer dinleri yürürlükten kaldırdı. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde hak din yalnız İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Hâşâ, hiç kimse, niçin İslamiyet’ten başka dini kabul etmiyorsun diye Allahü teâlâya bir şey soramaz. Kıyamete kadar başka din göndermeyecektir. Böyle cihanşümul bir dinin kitabı elbette değişmez. İşte bunun gibi sebeplerle Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimi muhafaza etti.
Semavi dinlerin hükmü
Sual: Hazret-i Âdem’den beri peygamberlere gelen semavi dinlerin hükümleri aynı mıydı?
CEVAP
Allahü teâlânın var ve bir olduğunu bildiren ilahi dinlerin hepsi, insanlar tarafından bozulmadan önce, inanılacak şeyler bakımından birbirinin aynıydı. İman yönünden aralarında fark yoktu. Amentünün esası her dinde aynıydı. Her dinde Allah’ın var ve bir olduğu, cennet, cehennem ve ahiret hayatı bildiriliyordu. Bunlarda değişiklik olmaz; fakat amele ait hükümlerde her peygamberin dini farklıydı. Mesela, namaz vakitleri ve rekât sayıları farklıydı. Oruç farklıydı. Haram ve helaller farklıydı. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitabı [Kur’anı] gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma! [Ey ümmetler,] her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı [tek din gönderirdi]; fakat size verdiği [şeriat, din], sizi denemek içindir. Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın! Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirecek, haber verecektir) [Maide 48]
Âyet-i kerimede bildirildiği gibi, insanların tek ümmet yapılmadığına, yani tek din gönderilmediğine dair birkaç örnek verelim:
1- Musa aleyhisselamın dininde yenilen hayvanların iç yağları haramdı. Hâlbuki İslamiyet’te haram değildir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Yahudilere tırnaklı hayvanlarla, sığırı ve koyunun iç yağını haram kıldık.) [Enam 146]
2- Hazret-i Âdem’in çocukları, biri oğlan biri kızı olmak üzere hep ikiz olurdu. İkizler evlenemezdi. Ötekilerle evlenebiliyordu. Daha sonra, kız kardeşle evlenmek yasak edildi. Âdem aleyhisselamın iki oğlundan biri olan Kabil, kendi ikiziyle evlenmek istedi. Kabil’in kurbanı kabul edilmeyince kardeşini öldürdü. Kur’an-ı kerimde bu husus mealen şöyle bildiriliyor:
(Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de, birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. [Kurbanı kabul edilmeyen kardeş Kabil, kıskançlık yüzünden], “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de [Habil], “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder. Beni öldürmek üzere elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam, çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur” dedi.) [Maide 27-29]
3- Diğer ümmetler, kalblerinden geçen düşüncelerden de sorumluydu. Bir günahı yapmaya karar verene, o günahı işlemese de, günah yazılırdı. İslamiyet’te, iyi bir işe niyet edildiği halde yapılamazsa sevab verilirse de, yapılmayan kötü işler için günah yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Kalbe gelen kötü şey, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affedilir) buyuruldu. (Berika)
4- Daha önceki dinlerde insan resmi ve heykeli yapmak günah değildi. Bunun için, İdris aleyhisselam semaya çıkarıldıktan sonra, sevenleri onun resimlerini, heykellerini yapıp, yükseklere koydular. Karşılarında eğildiler, secde ettiler. İslamiyet resim ve heykel yapmayı yasak etti.
5- Diğer semavi dinlerde çok güç şeyler de emredildiği halde, İslamiyet’te emredilmemiştir.
Mesela İsrailoğullarına verilen hükümde, pislik değen uzuv yıkamakla temizlenmez, orayı kesmek gerekirdi. (Beydavi)
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme ve bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma!) [Bekara 286]
Bu âyet de gösteriyor ki, önceki ümmetlere çok ağır yükler yüklenmişti, Peygamber efendimizin hürmetine bu ümmete kaldıramayacağı yükler verilmemiştir, dileseydi öteki ümmetlere yüklediği gibi bize de yüklerdi. Bu, Resulullahın ümmetine Allahü teâlânın bir ihsanıdır.
Haram eden de, izin veren de Odur
Sual: Hazret-i Havva validemiz, her doğumunda bir kız ve bir erkek, ikinci doğumunda da bir kız ve bir erkek dünyaya getiriyordu. Bunlar birbirleriyle nasıl evleniyorlardı?
CEVAP
O zaman, beraber doğanla yani ikiz kardeşiyle değil, ötekiyle evlenmeye izin verilmişti.
Bir şeyi haram eden de, izin veren de Allah'tır. Mesela eski milletlere içkiyi helal etti, bizim ümmetimize haram etti. İç yağını Musa aleyhisselamın kavmine haram etti. Bize ise helal etti. Allahü teâlâya niye böyle yapıyorsun demeye kimin hakkı ve yetkisi vardır? Yaratılan bir mahlûk, kendisini yoktan var eden, her an varlıkta durduran, bütün nimetleri kendisine veren yüce Rabbine ne diyebilir? Mülkün sahibi Allahü teâlâdır. Mülkünde kullanılmasına müsaade ettiklerine helal, müsaade etmediklerine haram denir. Kendi mülkünü kullanmaktadır.
Müslüman, dinine düşman olanlardan uzak durmalıdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah, insanı bir damla nutfeden yarattı. Buna rağmen Rabbine karşı apaçık düşman kesilenler vardır.) [Nahl 4]
Zulüm değildir